Oyunlarla yaşayan ve dünya edebiyatının en özgün kalemlerinden biri olan Georges Perec’in kurgu dışı kayıtlarından oluşan Yerler, Ketebe Yayınları’ndan çıktı. Romanlarıyla edebiyat dünyasında kendi tarzını oluşturan ve yazdığı metinlerde oyunlar kuran Perec, 1969 yılında yaşadığı Paris’in hafızasını kayıt altına almak için bir proje geliştirir.
Buna göre şehirde seçtiği 12 noktayı yılın 12 ayında ziyaret ederek kayıt tutacak ve bu kayıtları kapalı zarflarda saklayacaktı. 12 yıl boyunca yapmayı planladığı bu girişim için toplanan kayıtlar Georgez Perec Vakfı tarafından yaklaşık 50 yıl sonra yine belli bir düzen gözetilerek bir araya getirildi ve ortaya Yerler kitabı çıktı.
Yaptığı tanıklığı mektuplar kadar fotoğraflar, metro biletleri, alışveriş fişleri, sinema biletleri, prospektüsler gibi nesnelerle tamamlayan Georges Perec, eserde gerçek ve anı ayrımı yaparak kendine has bir otobiyografiyi de hayata geçirdi.
Okurların onu içinde hiç “e” harfi kullanılmayan Kayboluş adlı romandan tanıdığı Fransız yazar Georges Perec, Paris’e kök salmak için hayata geçirmek istediği Yerler’in ortaya çıkış hikâyesini şöyle anlatır;
Sayfa: 632
“İSTEMİŞ OLSAYDIM YAPILACAK TEK ŞEYDİ”
“Aslında belirleyici olan şeyin, 1969 yılının ocak ayında Suzanne’dan ayrılmam olduğunu söylemem gerekir. Bu aynı zamanda yapacak bir şeyler bulmak, Paris’e kök salmak arayışıdır. Bu kök salma arayışı tabii ki bir ikiyüzlülüktü. Zira kurala göre ayda
sadece bir kez Paris’te bulunmam yeterliydi. Kök salmanın anlamı şudur: Paris’te yaşa (artık Moulin’e gitme) ve yine şu anlama gelir: Yabancı ülkelere gitme (bu da eğer Suzanne’dan ayrılmayı gerçekten istemiş olsaydım yapılacak tek şeydi.”
ANI VE GERÇEK…
Perec, Paris’te seçtiği 12 noktayı her ay iki defa ziyaret ederek anılarını, hayatının önemli olaylarla bağlantılı olan sokakları, meydanları ve kavşakları kayıt altına almaya başlar. İkinci defa ise ofisinde ya da evinde oturarak gördüğü yeri hafızasında kalan şekliyle anlatır.
Bu iki metni bir zarfa koyup mühürler ve geleceğe postalar. Hem gerçek hem de anıyı kayda alan yazar, yola çıkarken bunu 12 yıl boyunca yapmaya karar verir.
1969’da başladığı bu yolculuk belli bir noktaya kadar düzenli gitse de Perec, yolun yarısında projeden vazgeçer. Ortaya çıkan bu kayıtlar 50 yıl sonra yine belli bir sistematik üzerinden bütünleştirilerek yayınlanır.
Yerler, böylece ortaya çıkar. Perec, bu yola çıkarken zihninde nasıl bir oyun kurduğunu ve kayıtların kayıp zamanın izinden giden felsefesini şöyle anlatır;
GÖRMEZLİKTEN GELMEK
1969 yılının Ocak ayında başladım; 1980 yılının Aralık ayının sonunda bitirmiş olacağım! O zaman geldiğinde bu 288 mühürlü zarfı açıp dikkatlice tekrar okuyacağım, kopyalayacağım ve gerekli dizinleri oluşturacağım. Sonucun ne olacağına dair net bir fikrim yok ama sanırım hem yerlerin yaşlanmalarını, hem yazımın yaşlanmasını, hem de anılarımın yaşlanmasını göreceğiz. Yakalanan zaman kayıp zamanla iç içe geçer; zaman bu projeye yapışıktır, yapısını ve kısıtlamalarını oluşturur; kitap artık eski zamanın geri getirilmesi değil, geçen zamanın ölçülmesidir; yazma süresi şimdiye kadar hiç hesaba katılmayan ölü bir zamandı, ya görmezlikten gelinir ya da keyfi olarak yer alırdı.